• DÖN GEL GURBET ELİNDEN

    DÖN GEL GURBET ELİNDEN
    İbrahim Halil DEMİR

    DÖN GEL GURBET ELİNDEN

     

    Ahh ey sevgili!

    Gurbet kuşlarıyla selam gönderdim sana sıladan

    Aldın mı?

    Selam ile birlikte bıraktığın ten kokunu da yolladım.

    Niye yolladın diye sorma!

    Ama illaki sormakta ısrar edersen söylerim.

    Tenimde kalan ten kokunu teneffüs ettikçe,

    Özüm özümden iltica ederdi.

    Çarelerim tükenir naçar kalırdım.

    Çıkmaz sokaklar mekan olurdu bana.

    Daha çok şeyler söyledim gurbet kuşlarına.

    Sevdalı gönlünde gerektiği gibi ağırlarsan,

    Çok şeyler anlatırlar sana.

    Ama lütfen onlarla hasbihal ederken,

    İşin kolayına kaçma!

    Kaçma ki onlar da senin misafirperverliğine inansınlar!

    Şimdiye dek duymadığın ve yaşadıkça da duymak isteyeceğin cümleleri duyabilesin.

    Ama şaşırma sakın!

    Ben de onları nasıl söyledim bilmiyorum?

    Sanki onları birileri bana silah zoruyla söyletti.

    Zira daha önceleri çok söylemek istemiştim ama bazen utangaçlığımdan,

    Bazen ürkekliğimden, bazen de inandırıcı olmaz diye düşünebileceğinden, ötürü soyleyememiştim

    Özetlemem gerekirse,

    Bir annenin ciğerparesini sevdiği gibi

    Bir babanın çocuklarına olan yüreğindeki gizli sevgisi gibi

    Hz Ebu Bekir in, Hz Ömer in, Hz Ali nin Resulullaha tarifi mümkün olmayan sevgisi gibi ve açıklayamadığım bir sürü gibilerim var...

     

    Ahh ey sevgili!

    Gurbet ellerini kendine mekan edindikten sonra

    Sılanın da hiçbir esprisi kalmadı.

    Her şey buz gibi!

    Mutluluk nedir nasıldır unuttum.

    Ne güzeldi kendi yağımızda kavrulmamız...

    Ne güzeldi aşkın mütevazi balkonunda oturmamız,

    Ne güzeldi sevda ormanlarının patika yollarında dolaşmamız...

    Ahhh ne güzeldi sevda sürmeli gözleriyle, bakışırken utanmaktan yanaklarımızın kızarması...

    Ne güzeldi bülbüllerin şakıdığı asırlık ağaçların gövdelerine kalp içinde kalp oymamız ve içine adlarımızın ilk harflerini yazmamız...

     

    Ahh ey sevgili!

    Felek bunları da çok gördü aldı seni benden attı diyar gurbetlerine.

    Oysa felek ile aramız son günlerde düzelmişti.

    Hatta bizimle uğraşmayacağına dair sözü vardı.

    Yine sözünü tutmadı yine bizi analı babalı yetim bıraktı.

    Yine bize varlıklar içinde yoklukları yaşattı.

    Ne istiyor bu zalim ve o kadarda gaddar olan felek bizden?

    Atın nallamış düşmüş ardımıza ha bire kırbaçlıyor ve dolu dizgin Dörtnala kovalıyor bizi.

    Nefesimiz tükendi kaldık soluk soluğa

    Bu kadarda olmaz ki.

    Yanımda olmayışın küstürüyor özümü özüme.

    Zamanla her şeye alışıyor insan

    Ama yokluğuna asla!

    Kuru ekmeğimi su ile soğan ile yemeye razıyım.

    Lakin firağının sıkıntısını hiçbir şey gidermiyor

    Zamanı bile durduruyor sanki.

     

    Ahh ey sevgili!

    Kumrular misali bizde el ele kol kola dolaştığımız günleri görecek miyiz?

    Sen bana bende sana duygu ve düşüncelerimizi işin kolayına kaçmadan söyleyecek anları yaşayacak mıyız?

    Papatya falına bakacak mıyız?

    Mehtapları seyrederken ana fikri sevda olan cümlelerle iltifat edecek miyiz?

    Uzun ve ayaz gecelerde buharlanmış pencerelerimize komik şeyler yazıp gülecek miyiz?

    Dönüşümlü olarak başlarımızı dizlerimize koyup birbirinden ilginç ve o kadar zor tekerlemeleri söyleyecek miyiz?

     

    Ahh ey sevgili!

    Sonra da gece yarısına doğru tavşankanı çay demleyip büyük bir iştahla içecek miyiz?

    Bu soruların cevabını istiyorum

    Olumlu cevapları birinci ağızdan duyarsam belki kısa bir zaman için bile olsa yapay mutluluğu tadar ve vuslat anını sabır ve metanetle beklerim.

    Nerden çıktı hesapta olmayan bu yaman ayrılık

    Nerden çıktı perakende yaşamak?

    Nerden çıktı yokluğunun sıkıntılarıyla cebelleşmek?

    Nerden çıktı sevdanın aşk sancağını dağların doruğuna dikmek için,

    Namertlerin köprülerinden geçmek

     

    Ahh ey Sevgili!

    Dönsene bir gün önce!

    Dönersen şayet,

    Başımın gözümün üstünde yerin var!

    Yüreğimin sıcaklığıyla ayaz gecelerde üşütmem seni.

    Gönlümün en üst köşesinde şeref konuğu ederim seni.

    Sevda büstlerini devrin en mahir ustalarına inşa ettiririm.

    Yoluna Muhammedi gül yapraklarını dökerim.

    Sana olan aşkımın alametlerini aşikarca görebildiğin her yere yazarım.

    Yeter ki dön bir an önce!

    Döndüğünü görünce belki çatlar hasımlar

    Cin çarpmışa dönerler.

    Halleri ahvalleri pür yaman olur.

    Köpekler ellerinden ekmek almaz.

    Tek dileğim var bir gün önce kazasız belasız geri dönmen,

    Ayrıca sana mertçe ve yiğitçe bir erkek sözüm var.

    Dönersen şayet seni gözüme değişmeyeceğim

    Seni göz bebeğimdeki fer,

    Dizlerimdeki takat,

    Alıp verdiğim nefes edeceğim ve seni hiç mi hiç üzmeyeceğim.

    Ey sevgili dön gel gurbet ellerinden!

    Sılanın sensiz en acı gurbetten hiçbir farkı yok.

    Dön dön dön dön Lütfen! Allah ve Resulullullah aşkına dönnnn!

    10/Kasım/2009

    Yazarın Diğer Köşe Yazıları
    • Haber Ara

    • Gazete Manşetleri

  • Son Eklenen