SENDE ‘UMUT’ ONDA ‘UNUT’ EDASI
Saat sabahın 5’i.
Gözlerim geceden kalma uykusuzluğunda,
Bedenim yılların yorgunluğunda.
Çalar müzikte kaçıncı defadır dinlediğimi hatırlayamadığım YALAN MIYDIN şarkısı.
Şarkı demişken;
Doğru ya, ne diyordu bu şarkı ;
Nice kahır dolu dertli günümde
Beni yalnız koyup kaybolan mıydın?
Ben seni koymuşken canım yerine
Savruldun havaya kül duman mıydın?
Yoksa insan değil bir yılan mıydın?
Yalan mıydın söyle hep yalan mıydın?
Çürüsün ağacın, kurusun dalın
Sevdan yalan, sözün yalan, SEN yalan mıydın?
Anlamını yitirmiş bir güne uyanmak hiç bu kadar zor olmasa gerek.
Yarı uykulu, yarı uyanık halin ardından en büyük dert ortağım kağıda kaleme döküyoruz içimizi.
Ne çok çekti be bu dilsiz kalemim.
Ne çok acılarıma ortak oldu.
Ne çok sırlarıma şahit oldu.
Zor bir ayrılığı kapının dışında bırakamasam da, ruhum çoktan kapı dışarı edilmiş bedenimden.
****
Ne diyordu bir üstadımız ;
Evin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark ediyorsun.
Göğsünün üstünde bir yerin acıyor ama yerini tam çözemiyorsun.
Sokağa fırlıyorsun, sokaklar dar geliyor.
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi…
Ne denizin mavisi açıyor içini, ne pırıl pırıl gökyüzü..
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyor, bir yandan da kaybolacak kadar küçülüyorsun.
Peki sonrası mı?
Günler geçtikçe ;
Gözyaşlarından etrafı göremeyecek hale geleceksin.
O’nun ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin…
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin.
“Ölüme çare bulundu” ya da “yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp “ne dedin?” diye sormayacaksın
Yalnız kalmak isteyeceksin.
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak, ikisi de yetmeyecek yüreğine.
Geçmişi düşüneceksin.
Nerdeyse dakika dakika ,ama kötüleri atlayarak;
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin, gittiğiniz yerlere gitmek…
Bu sana hiç iyi gelmeyecek ama bile bile yapacaksın.
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın.
Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin.
Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin…
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin…
Herkesi ona benzetip kimseyi onun yerine koyamayacaksın.
Hiç bir şey oyalamayacak seni, ilaçlara sığınacaksın.
Bir kaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan.
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren.
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek.
Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin.
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak, sabahı iple çekeceksin.
Bazen de “hiç güneş doğmasa” diyeceksin.
Ne geceler rahatlatacak seni, ne gündüzler
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin.
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılacaksın
NAFİLE.
Gel gitler içinde yaşayacaksın;
TABİİ BUNA YAŞAMAK DENİRSE !
Tam göğsünün üstünde bir yerin acıyacak ve sen yerini tam olarak bilmeyeceksin.
En zoru da nedir biliyor musun ;
Sen hep bir ‘’umut’’la seveceksin, onda hep bir unut edası olacak…
Umutla kalın.