YAĞMUR YAĞDIRILMAZ İSE !
Bu kadar günahlar , zulümler, zinalar, faizler, katletmeler, Peder ve Valideyinlere isyanlar, Kumarlar ve yalan ile iştigal etmeler çoğalmış ki ! Vallahin yüzümüz tutmuyor ki , Rabbimizden isteyip dua edelim . Ama başka kapı yok ki!.
Bu yağmursuzluğa iman gözü ile bir bakalım.
"Oysa onlar, bundan önce (yağmurun) üzerine inmesinden evvel umutlarını kesmişlerdi."
Rum Suresi, 49. ayet
"Altıncı Nokta: Yağmursuzluk bir musibettir ve ceza-yı amel bir azaptır. Buna karşı ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazînane yalvarmakla ve pek ciddi nedamet ve tövbe ve istiğfar ile karşılamak ve sünnet-i seniye dairesinde, bid'alar karışmadan, şeraitin tayin ettiği tarzda dergâh-ı İlahiyeye iltica etmek ve dua ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.
Hem böyle umumî musibetler, ekser nâsın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri –kısm-ı a'zamı– tövbe ve nedamet ve istiğfar etmekle def'olur.
Biz Risale-i Nur şakirdleri dünyaya çok ehemmiyet vermediğimizden, dünyaya yalnız Risale-i Nur için baktığımızdan bu yağmursuzlukta dahi o noktadan bakıyoruz. İşte Denizli'de mahkemeye verilen cüz'î bir kısım Risale-i Nur, sahiplerine iadesinin aynı zamanında, burada dahi bir kısım zatlar yazmaya başlamaları aynı vaktinde, bu yağmursuzlukta bir derece rahmet yağdı fakat Risale-i Nur'un serbestiyeti cüz'î olmasından rahmet dahi cüz'î kaldı. İnşâallah yakında benim de risalelerim iade edilecek, tam serbest ve intişarı küllîleşecek ve rahmet dahi tam olacak.
Risale-i Nur-Emirdağ Lâhikası 1/
İ'lem eyyühe'l-aziz! Bazı dualar icabete iktiran etmez diye iddiada bulunma. Çünkü dua bir ibadettir. İbadetin semeresi âhirette görünür. Dünyevî maksatlar ise namaz vakitleri gibi dualar ibadeti için birer vakittirler. Duaların semeresi değillerdir. Mesela, şemsin tutulması küsuf namazına, yağmursuzluk yağmur namazına birer vakittir. Ve keza zalimlerin tasallutu ve belaların nüzulü, bazı hususi dualara vakittir.
Bu vakitler bâki kaldıkça, o namazlar, o dualar yapılır. Eğer bu vakitlerde dünyevî maksatlar hasıl olursa zaten nurun alâ nur. Ve illâ icabet duaya iktiran etmedi, diyemezsin. Ancak henüz vakit inkıza etmemiş, duaya devam lâzımdır, diyebilirsin. Çünkü o maksatlar duaların mukaddimesidir, neticesi değillerdir.
Cenab-ı Hakk'ın duaların icabetine vaad etmesi ise icabet ayn-ı kabul değildir. Yani icabet kabulü istilzam etmez. Duaya herhalde cevap verilir. Cevapsız bırakılmaz. Matluba olan is'af ise Mücîb'in hikmetine tabidir. Mesela, doktoru çağırdığın zaman, herhalde: "Ne istersin?" diye cevap verir. Fakat: "Bu yemeği veya bu ilacı bana ver." dediğin vakit, bazen verir bazen hastalığına, mizacına mülayim olmadığından vermez.
Adem-i kabul esbabından biri de duayı ibadet kasdıyla yapmayıp matlubun tahsiline tahsis ettiğinden aksü'l-amel olur. O dua ibadetinde ihlas kırılır, makbul olmaz.
Risale-i Nur-Mesnevi-i Nuriye
"O'dur ki, onlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini serip-yayar. O, Veli'dir, Hamid'dir."
Şura Suresi, 28. ayet
YARABBİMİZ; Hz Muhammed S.A.V efendimizin yüzü, suyu hürmetine Mazlumların, Mahsumların, Garibanların , Yaşlıların, Çocukların ve Hayvanların hatırına bize Rahmetin ile merhamet et ve Yağmurlari Rahmetiniz ile gönderin, Amin ilahi elfu elfi Amin inşaallah.
Esselamu ala menittebael hüda