KAŞ YAYLA DA BİR GÜN
KAŞ YAYLA DA BİR GÜN
Uzun süren yağışların ardından baharın son günlerinde kaşyayladayım. Yıllardır bıkmadan usanmadan gurbete gidenlerin yolunu gözleyen; kavisli, kıvrımlı dar patika yollarını tırmanarak köyün “Aba Karîke” yaylasına varıyorum. Önceleri köy halkı koyunu, keçisi, ineği, kedisi ile burada kalıyordu. O günler bir yandan birlik-beraberlik, sevgi-saygı dolu günler iken diğer yandan; yoksulluk, sıkıntı, acı dolu zor günlerdi. O zamanlar hayat hep ekmek peşinde elemle geçiyordu.
Buraların suyu, toprağı, havası bir başkadır. Eskiden buralarda bazı geceler kurtların korkunç uğultularında ürperirdi yürekler. Şimdilerde ise geçmiş hatıraların hüznü beliriyor. Beni görünce gönlüne göre bir sırdaş bulmuş gibi dile geliyor yaylalar. Dar patika yollarından yürüdükçe bazen kararmış bulutlardan ansızın bir sağanak bastırıyor, şimşekler çakıyor, yağmurdan nasibimizi alarak koşuşturuyoruz. Dağların yamaçlarından aşağı doğru indikçe; bir mutluluk geliyor. Meğerse bu yaylalar sevgiyi, şefkati ve memleket sevgisini gösteriyor.
Yaylalar denildiğinde akla ilk çobanlar geliyor. Daha bir gün önce hazin akıbetlerinden haberdar olduğum, yaylalarda bir sürü keçisini kurta kaptıran ve bir ömür boyu yüreği hep bir mutluluk, hep bir mutlu etme telaşı içinde geçen ve köyde tek başına çobanlık yapan İsmet abiyi görünce; eskiden yaylalarda oyunlar oynayıp keçilerini kaybeden, gece boyu hakaretler yiyen, temiz kalpli çobanları geliyor aklıma.
Avare yaylasından aşağı doğru indiğimde; küçükken köyümün ilkbahar aylarında kulaklarımın soğuktan nasıl kızardığını hatırlarım ama şimdi bahar mevsiminde yalnızlık; bir kurt gibi bedenimi kemiriyor. Köyümün o eski kalabalık baharlarını özlüyor yüreğim. Köye doğru indiğimizde; eskiden dağlardan, derelerden yankı yapan hiç bir ses duyulmuyor. Sanki buralarda hayat durmuş, her şey bitmiş gibi. Ne o eski kalabalıklar, ne de hayvanlarını otlaklardan getiren çobanların bağrışma sesi... hüzünlü türküler gibi seyrine doyulmuyor, alıp götürüyor insanı.
Köyümüzde evler genellikle iki katlı ve iki odalı olarak yapılmış. Evlere girdiğimizde de çift taraflı salon kapıları karşılıyor bizi. Kapıların arkasında ise çîlmeri(40 erkek) sürgüsü bulunuyor. Bunun sebebi ise eskiden köye gelen kötü niyetli insanların tek başlarına kapıyı kolay kolay açamamasıdır. Çünkü eskiden köyde güvenliği sağlayan tek şey evin kapılarıydı. Evin üst odalarında; iki geniş pencere bulunuyor. Duvarlarda ise askıdaki elbiselerin üzerini örten uçak motifli perdeler, yerlerde; desenli halılar, renkli döşekler ve uzun yastıklar bulunuyor. Odalardan biri misafirler için diğeri de tüm ev halkı içindi. Evlerin alt katları ise hayvan ahırı ve yemliği olarak kullanılıyordu. Köyün ortak bir çeşmesi vardı. Ayran vs gibi soğuk içecekler; bu çeşme suyunun altına konulurdu. Yemeğe yakın zamanlarda; çocuklardan biri gider çeşmeden alıp getirirdi. Bir zamanlar kalabalıktan geçilmeyen bu köyde ise şimdilerde sadece boş evler duruyor.