DİYARBAKIR- Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürü Murat Küçükali Emekli öğretmenlerle bir araya geldi. Yenişehir öğretmenevinde emektar öğretmenlerle bir araya gelen Küçükali kıdemli öğretmenleri dinleyerek de tecrübelerini dinleme fırsatı buldu. Emekli Öğretmen Hasan Yosunkaya’nın moderatör olarak yönettiği toplantı hemen hemen hemen her öğretmenin bir anı paylaşımıyla değer kazandı.
EMEKLİ ÖĞRETMENLERDEN DEĞERLİ ANILAR
Emektar öğretmenler anıları paylaşarak toplantının verimli geçmesine katkıda bulundu. Anılardan bazıları şöyle idi;
1-Ben bir okulda hizmetliydim, soğuk kış günü hizmetli odasında soba yok, ısınmak için öğretmenler odasına geldik, bir öğretmen dedi ki; “buraya hademe girmemeli çünkü burası öğretmenler odasıdır” ben o söz üzerine gayret ettim, Orta ve Liseyi dışarıdan bitirdim, Eğitim Fakültesinin Fransızca bölümünü kazandım ve aynı okulda öğretmen oldum.
*Demek ki size göre sıkıntılı olan bazı durumlar, böyle başarılara da neden olabiliyor.
2-Ben bir okulda öğretmendim yaramazlık yaptığını söyleyerek öğrenciyi okludan atmak için o sınıfa giren öğretmenlerden imza alıyorlardı, ben imza vermedim, daha sonra o çocuk uluslararası düzeyde başarılı bir insan oldu, zaman zaman bir konuda tereddütte kalınca gelip benimle istişare ederdi. Ben o gün imza verseydim, o çocuk sokağa atılmıştı.
Ayrıca ben öğrencilerime hep söz hakkı verirdim, “ben yanlış yapsam beni uyarın” derdim. Yüce Allah azametiyle birlikte Melekleri dinlemişse, itirazlarına ikna edici cevap vermişse, ben niye öğrencilerimi dinlemeyeyim.
3-Başka bir yönetici, okul 7:30’da açılıyorsa ben 6:30 da okuldaydım, müdür okulda değilse işler gevşer. Müdür yardımcısı disiplini uygulamaz, öğretmenler derse geç girerler.
*Müdür daima okulunun başında olacak.
Bir ara bir okulda müdürdüm, 1992 yılındaydı, o zamanlar daire fiyatı 20 milyonken Okul Aile Birliğinin hesabında 350 milyon para vardı, okulum emniyet lojmanları içinde olduğu için trafik kurallarını çiğneyenlerden ceza yerine trafik polisleri okula bağış kesiyorlarmış, Emniyet Müdürünün talimatıyla, bir gün müfettişler gelmiş o paranın 150 milyonunu benden istiyorlar, tabi ki vermedim, beni görevden aldılar, ceza vermeye çalıştılar umurumda değil. Müfettişi şikayet ettim, il müdürü dilekçemi kabul etmedi, daha sonra General olan bir velime söyledim, Vali yardımcısını rezil, kepaze etti. Zar zor onlardan kurtuldum. Sonra gelen bir müdür o paranın hepsini çarçur etti.
*1990’lı yıllarda devletin düştüğü duruma bakın!
4-Ben meslek dersi öğretmeniydim, bir süre başka illerde çalıştım, Diyarbakır'a geldim, tayınım DATEM’e verildi, ama beni Bismil’de yeni açılan bir okula verdiler, “yeni bir okul açılmış git düzene sok” dediler.
Ben gittim oradaki idareci ve öğretmenlerle tanıştım dedim; “ben buraya gelemem”, onlardan biri dedi ki; “hocam şu bina eğitim öğretim için, anladık da bu binayı acaba niçin yapmışlar?” Ben baktım ki, bunlardan hiç biri çalışma atölyesinin ne olduğunu bilmiyor, hemen fikrimi değiştirdim ve orada kaldım, üç yıl kadar okulu düzene soktum, tekrar kadromun olduğu okula geldim.
*Yani bir okulda sana ihtiyaç varsa rahatına bakmadan direk gitmeniz lazım. Ayrıca Diyarbakır insanı meslek kavramıyla daha tam barışmadı, son yıllarda nispeten iyi gidiyor ama daha iyi gitmesi lazım.
5-Ben sınıf öğretmenliğinde artık faydalı olamayacağıma inanınca emekli olma kararını verdim. Bir gün soğuk kış günü Çınar’a malzeme götürdük ben acaba bir hizmetli indirmek için bize yardıma gelecek mi? düşünürken bir de baktım ki İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Süleyman İlge bizden önce gitmiş.
*Faydalı olamayacağına inandığınız zaman emekli olmak lazım.
*İşte üst amir böyle olmalıdır.
6-Ben Beden eğitimi öğretmeniydim, dersimizi hep okuldan 50 metre uzakta yapardık ki yabancılar okulumuza yaklaşmasınlar. 4,5 yıl Lice’ye gönderildim, orada da güzel çalışmalarımız oldu. Ben şu kanaate vardım bilinçli/kasıtlı yanlışlar pek yapılmıyor, ama birilerinin hatırı için yanlışlar yapılıyor maalesef!
*Eğitim öğretimde hatır için yanlış yapılmamalı, çünkü öğrenciye yansıyor.
7-Ben ilk öğretmen olduğumda gittiğim köyde okul binası yoktu, iki katlı bir binanın alt katı, yani ahır olarak yapılmış bir yer okul olarak kullanıyormuş, benden önce iki öğretmen atanmış orayı terk etmişler, ben de kabul etmedim ilk durumda, ama ayrılırsan verilen okul hakkı o köyden alınacak diye kalmayı tercih ettim. Tabi sonradan okul da yapıldı, verimli bir öğretmenlik de yaptım diyebilirim.
*Öğretmenlik fedakar insanların işidir.
8-Öğretmenlerin bir kısmı hem okulda hem özelde çalışıyorlar, özelde çalışırken tam performans, okula gelirken işini savsaklıyorlar, buna bir çare lazım. Eskiden maaşlar yetmiyordu, şimdi iyi maaş da alıyorlar artık bu yanlıştan vazgeçmeleri lazım.
*Öğretmen para kazanmak için yapılan bir meslek değildir.
9-Öğretmenlik disiplin ve sevgi işidir. İdareci tatlı sert bir yönetim anlayışıyla okulu idare edecek, öğretmen de öğrenciyi sevecek. Ben idareciliğimde öğretmenlerden önce okula gider kapıda onları karşılardım, zamanında gelen öğretmenler selam verip geçerlerdi, geç kalanlara sırtımı döner selamını almazdım, ikinci defa geç kalınca “bir sorun mu var, neden gaç kalıyoruz” diye sorardım.
Öğrencileri sınıfa girince ya kazanır ya da kaybederiz, güler yüzle sınıfa giren öğretmen öğrencileri kazanıyor, buruk yüzle giden ise o dersi kaybediyor.
*Evet İdarecide disiplin, öğretmende de sevgi şarttır.
10-Ben varoş kesimde bir liseye müdür olarak atandım. O zaman 18 net soru yapan ÖSS sınavını kazanıyordu. Ben dedim ki; “bu okulun tamamı birinci aşamayı geçecek,” o zaman Hasan Yosunkaya müdürüm bana dedi ki; “sen karınca binmiş, at yarışına katılıyorsun.
Milli eğitimde o zaman müdür yardımcısı Şehmus Ayan vardı, okula iki takım test ve 5 deneme sınavı da aldık ve başarımız %98 düzeyine çıktı.
*Ayağınız yere basacak şekilde hedefiniz olmalı.
Bir gün baktım bir öğrencim ağlayarak okula geliyor, “ne oldu yavrum dedim” dedi ki; “müdürüm ben bir günah işledim acaba Allah beni af edecek mi?” baktım teskin edilecek gibi değil, dedim; “Gel evladım beraber ağlayalım” okulun duvar kenarında doya doya ağladık öğrenciye dedim ki, “şu Diyarbakır bedeni kadar büyük günahın olsa ben inanıyorum ki kesin af olmuştur” ve çocuk ferahladı kendine geldi.
Bir gün bir elektrik dükkanına girdim, baktım dükkan sahibi heyecanla elime eğildi, “beni tanıdınız mı hocam?” çıkaramadım evladım dedim, dedi ki; “hani 9.sınıftayken beni bir kenara çektin, dedin ki yavrum senin okuma yazman bile yok, sen mesleğe git bence, ben de senin sözüne kulak verdim ve mesleğe gittim. Bu gün bir mesleğim, bir işim var, sizi hiç unutmadım acaba bir hocama teşekkür edebilecek miyim, kısmet bu güneymiş” dedi.
*Yani meslek meslek meslek
Ayrıca bizim ülkede öğretmen kadroludur. Çalışan da çalışmayan da aynı maaşı alıyor. Öğretmenlik sözleşmeli bir meslek haline gelmeli ve az çalışan ile çok çalışanın maaşı aynı olmamalı.
Bir memura “şu dosyayı hazırla getir” diyebilirsiniz, ama öğretmenin dosyayı sınıfıdır, öğretmenle dosyası arasına girmek çok zor. Onun için iyi öğretmenler yetiştirmek lazım. Bu mesleği de sözleşmeli hale getirmek lazım, bir öğretmen başarısızsa öğrencinin hayatına mal oluyor.
11-Ben bir okulda müdürdüm bir veli çocuğunun hangi okula kaydolduğunu bilmiyor, odamda oturttum ve birkaç telefon sonucu veliyi doğru bir adrese yönlendirdim. O hanım efendi bana dönüp dedi ki; “sen neyin nesisin? Bu kadar veliye zaman ayıran bir müdür ilk defa görüyorum.
VATANDAŞA İLGİ GÖSTERMEK VAZİFEMİZDİR”
İl Milli Eğitim Müdürü Murat Küçükali; “Benim de anım bu etkinlik olsun, tecrübe paylaşımı konusunda sizin gibi emektar eğitimcilerimizden zaman zaman yararlanacağız inşaallah. Davetimize icabet ettiğiniz için hepinize müteşekkirim” dedi.